11 yaşında büyük bir hevesle başladığı çalışma hayatına, bugün de aynı istekle devam eden sanayicinin, hayat hikâyesinden bir kesit… Akım Metal’in kurucusu Yusuf Böyet’in tornacılığa atılma serüvenini kendi ağzından dinlemek insanı alıp eskilere götürüyor. 1951 yılında Konya’nın ileri gelen ailelerinden birisinin çocuğu olarak dünyaya geldim. Babamın ismi İbrahim’di ve kendisi marangozluk sanatı ile uğraşmaktaydı ama dünya görüşü çok farklıydı. Benim ve kardeşim Mustafa’nın da zanaat öğrenmesini, ileride bu şekilde para kazanmamızı istiyordu. Zamanla babamın işleri bozulunca, eve katkım olsun diye hafta sonları kiremit fabrikasında çalışmaya başladım. Ancak hem okul, hem çalışmak zor olduğu için ortaokul 1. Sınıfta okulu bırakmak zorunda kaldım. Babam tornacı çırağı olmamı istiyordu, o zamanlar Konya’da toplam 4 tane tornacı vardı ve hepsinin çırak kadrosu doluydu, yeni eleman ihtiyaçları yoktu. Çıraklardan birisi ayrılıp yerine girebilmek için tam 2 sene beklemek durumunda kaldım. Karacihan Kiremit Fabrikasının Bakım Atölyesindeki usta, iyi bir tornacının yanında yetişmişti. Babamın da amcasının oğluydu. Aslında yaş olarak fabrikaya uygun değildim, almamaları gerekiyordu ancak bu sebeplerden dolayı çırak olarak işe başladım. Atölye içerisinde Konya’da olabilecek en iyi tezgâhların eş değeri olan freze, torna, planya vs vardı. Konya’da zaten 3 tane fabrika bulunuyordu. Hem atölyede çalışıyor, aynı zamanda kiremit fabrikasının içindeki makinelerin bakımlarını yapıyordum. İstanbul’a gelinceye kadar burada çıraklık yaptım. Yalnız makine temizleme hakkım vardı, bu bana çok zor geliyordu. Sanat okulunda torna, teknik resim vb konuları içeren akşam kursları açılmıştı. Eğer tornacı olmak istiyorsam, işimi doğru yapmalıydım, babamdan bu şekilde öğrenmiştim. Kursa başladım, 3 dönem olmasına rağmen çok çalışarak 1 dönemde bitirdim ve hatta freze kursunun en başarılı öğrencisi olduğum için saat hediye etmişlerdi. Babamın işleri bozulunca 1968 yılında İstanbul’a göç ettik. Bir gazetenin verdiği iş ilanına başvurduk. 1 kişi alacaklar diye gittiğimizde, kardeşimle beni görünce ikimizi birden işe aldılar. İlk işe başladığım yıllarda makine temizlerken çektiğim zorluklar arkasından babamın tornacı olmamı istemesi, hepsi İstanbul’da tek tek önüme geldi. Babamla konuştuğumda askerlik sonrasında aynı işyerinde çalışmamam gerektiğini, kendi tezgâhımızı alarak kendimiz için çalışacağımızı söyledi. Eski işime devam etmemi, sonrasında tezgah alıp işimi kurabileceğimi öğüt verdi. Kendisi o zaman kardeşimle birlikte egzoz işi yapıyorlardı. Askerlik bitti, tekrar eski işime döndüm ancak bıraktığım gibi değildi, birçok şeyin değişmiş olduğunu gördüm. Artık kendi iş yerimi açma vaktinin geldiğini anlamış, babamların yanına geçmiştim. O zaman torna tezgahları sırayla alınabiliyordu, parayı yatırdıktan sonra bekleniyordu. Tezsan torna için 25.000 lira kapora gerekiyordu, o kadar paramız yoktu. Etrafımızda kereste işi yapan imalathanelerin torna ihtiyacı olduğunu görüp onlara iş yaptık. İlk sattığımız makineden 5 bin bira para aldığımızda peşinat verdik. Teslimat süresi 6 ay olup, 24 ay vadeli senetler yaptık. Bu kadar borca alışık değildik. Bir tane kömürlüğü atölye olarak tutmuştuk, öyle bir yer ki yağmur yağdığında torna ıslanmasın diye çatıyı brandayla kaplardık. Borçları nasıl ödeyeceğimizi düşünürken eski iş yerimin sahibi elinde bir parçayla geldi “Yusuf sen bu parçayı yaparsın. Tezgahın borçlarını düşünme, benden başka da kimseye iş verme bu işi ben sana yönlendirerek tezgahını dolduracağım “ dedi. Eski çalıştığım iş yerinde temizlik, tertip, düzen, iyi ahlaklı olma ve mesleki bilgilerin alt yapısını çok iyi öğrenmiştim. Tornacı olarak nerede, nasıl olmam gerektiğini biliyordum. Tornacı dediğin zaman milimetrenin yüzdeleriyle, bindeleriyle uğraşıyorsun demek. Bu hassasiyet bir şekilde insanın hayatına da yansıyor. Müşteriye işle ilgili söz verdiğin zaman yerine getirmez, yaptığın işin kaliteli olmadığı sürece iyi bir tornacı olamazsın. İşe saygı, müşteriye saygı, verilen sözü yerine getirme dışında çalışma hayatımda hiçbir şeye önem vermedim. Çantayı alıp hiçbir zaman dışarıya iş aramaya çıkmadım.
Kömürlükten bozma atölyeden fabrikatörlüğe uzanan yolculuk
Haber bültenimize abone olarak sektör haberlerden ve size özel fırsatlarımızdan haberdar olmak için tıklayınız.